Çarşamba, Mayıs 24, 2006

çok küçükken annemlerin uzaylı olduklarına inanırdım.
he-man deki o kötü adam iskeletor (muydu?) gibi olduklarına öyle inanmıştım ki,
bir gün fark ettirmeden içlerine sızıp yakalayacaktım onların iskelet halinde ki bedenleriyle, anlamadığım dilde konuşmalarını..
ama öyle çok korkardım ki iskeletor olmalarıyla yüzyüze gelmekten,
daima kaçardım.
biraz daha büyüyünce ve annemleri iskelet halinde yakalayamayınca kendimin uzayla bir ilişkimin olduğuna inandım.
uzun bir süre anneannemlerin banyosundaki o eski duşu telefon olarak kullandım ve iletişim kurmaya çalıştım.
bazen elimdeki kalemi bıraktım da elimin istediğini çizmesini bekledim. çünkü ancak bu şekilde mantığımı yenip, içimdeki o gizemli gücün ortaya çıkmasını sağlayabilirdim. ve ancak bu şekilde beynimde ulaşamadığım o şifreye ya da haritaya ulaşabilirdim.
uzun süre uğraştım.
sonrasında tetrisin bir sınav olduğuna inandım. ancak oyunu bitirirsem onların yanına gidebilirdim. anlaşılacağı üzere de uzun süre tetris oynadım içimde ki bu inançla...

sonra bir gün aslında yalnız olduğumu ve daima da yalnız olacağımı kavrayıverdim.
ben uzayda olduğuna inandığım arkadaşlarımın yanında değildim işte,
onlar yoktu.
öyle gezegenden özel bir görev için gönderilmemiştim.
annemlerde iskeletor değildi.( bir tanesi öyleydi aslında hala inanırım yani)
anlamam gereken sadece hep yalnız olduğumuzdu.
buna kılıf uydurmaya,
gözlerim çıkana kadar tetris oynamaya,
deli yerine konma pahasına duşla konuşmaya gerek yoktu işte.
bu kadar basitti.

Hiç yorum yok: