Pazar, Mayıs 10, 2009

ruhsal durumun müzikle mi değişir senin,
yoksa ruh durumuna göre mi müzik dinlersin?

bazen karmakarışık olur için, sonra radyoda bir şey çalar, kendine gelirsin ahanda bu dersin.
bazen de mutluyken aniden bir şarkı çıkar, aynı frekansta, ruhun uçup gider içinden.
bugün böyle oldu bana, ruhum uçtu
havalandı gitti.

How can we hang on to a dream?

sihirli kelimelerim yok bugün içimi rahatlatacak.
sadece kalktım bugün kanepemden. kalktım, yemek yaptım. bu kadardı herşey.
herşey hala darmadağın,
ama kalktım bugün kanepemden.
hayalleri ellerinden alınmış goriller gördüm dün gece düşümde, bir filmden alıntılardı.
özgürlük, kontrol çabası değil insanı yaşamaya sevkeden, hep öyle görülse de.
hayaller...
tokyo'yu görme hayali gibi, uzaak
mardin'i görmek gibi, gerçekleşmiş,
kars'ı görmek gibi, yakın..
onlara tutunur insan aslında, ama çocukluktur gözünde ya hayaller, kendine yakıştıramaz belki, bilmiyorum neden bazı durumlarda kılıfını değiştirdiğini kelimelerin. değiştirdiğimizi.
sevgi deriz, deliliğe, vurdumduymazlığa, aşağılanmaya
nefret deriz, arzulara, saplantılara...

şimdi oturdum, oynadığım kelimeleri önüme dizdim, yuvarlak masamda elimde kahvem oturdum baktım onlara bir bir...
sonra radyo'da bir şarkı çaldı,

How can we hang on to a dream?

o an anladım, belki ağlarken aklıma düştü, belki de kahkahalarıma karıştı.
ah hayalsiz, hayalleri çalınmış küçük kız,
ne kadar kırılgansın, ne kadar zayıf.
gösterme sakın kendini
kendine dayan ki görülmesin eziklerin.

oysa yeni hayaller yapsan?
küçük gemiler gibi okyanuslara salsan onları,
yüzmeyeceklerini bile bile yapsan: ya yüzerse diye.
'ya barış olursa bu memlekette' diye kaptırsan mesela kendini,
'ya çevreye duyarlı insanlar olursa, moda olduğundan değil ama' diye topluluklar kurmaya çalışsan mesela, kaptırsan kendini,
'hepimiz dünyalıyız yahu' diyecek devlet adamları olsa mesela, oy versen o partiye....

yeni hayaller, büyük geniş,
hüzünlü de olsa,
içinden çığlıklar atacağına
dayansan bir arkadaşının omzuna, olmadı-yapamadım diye ağlayabilsen sonunda

yaşayabilsen kahkahalarla.

yeni hayaller, büyük geniş,
olduğunda inanamasan
uzun çığlıklar attıran,
içinden hırs yaptığın için böbürlendiğin durumlar gibi olmayan.

şimdi, şu anda bir hayal kur, bir dilek tut.
inan o hayale
inan ki gerçek olsun...

'what can i say, she's walking away
from what we've seen
what can i do, still loving you
it's all a dream

how can we hang on to a dream
how can it ever be the way it seems

what can i do, she's saying we're through
with how it was
what will i try, i still don't see why
she says what she does

how can we hang on to a dream
how can it ever be the way it seems

what can i say, she's walking away
from what we've seen
what can i do, still loving you
it's all a dream

how can we hang on to a dream
how can it ever be the way it seems
how can we hang on to a dream

what can i say, she's walking away
from what we've seen
what can i do, still loving you
it's all a dream

how can we hang on to a dream
how can it will it be the way it seems
how can we hang on to a dream'

Cumartesi, Mayıs 02, 2009

vazgeçtik hızlı koşulardan,
ataklardan,
deparlardan,
midem bulanıyor artık hızlı olmaya, en iyi olmaya çalışmaktan.
bebek adımlarıyla yürümek, konuşmak, sevmek artık benim hevesim...
bahar bile yavaşça geldi bu sene bak dışarıya,
uzat o hantal boynunu camdan dışarıya da, bak!
hayatına bak, başkalarının hayatlarına bakacağına buzlu bir camın karşısında.
izleyeceğine gece gündüz başkalarını, başka insanları...
yaşa işte, çok kısa be hayat.
uzatınca başını, usulca göz gezdirince;
göreceksin nasıl da sabırla açıyor ağaçlar, çiçeğe duruyorlar
hepsinin bir zamanı var, bir sırası var,
bekliyorlar, sabrediyorlar, çalışıyorlar, çabalıyorlar...
dışarıya bir bak nasıl da insanlar yavaş yavaş ilerliyorlar.
hepsinin bir temposu var kendine ait.
hepsi kendi için çabalıyor, çalışıyor.
hayatını yaşıyor. seçiyor, seçiliyor, seviyor, sevişiyor....
bir uzat da bak çevrene, uyuma ayakta,
geçmişine saplanıp, hayıflanıp, pişman olup durma...
herkesin kendine ait bir öğrenme hızı var, yavaş ya da hızlısın diye böbürlenip ya da şikayet edip durma..

nedenler uydurma kendine başlayamadığın işler için,
başlamadım de gitsin, pişman olma...

binlerce senedir tekrar edip duran masalları anlat kendine, iştahla öğren hepsini.
tekrarla ki unutma.

unutma ki, pişman olma yaşayamadıklarından.
çabala ki, tembellikten yapmadım deme...
sev ulan kendini işte, yaşa hayatını,
bak patır patır ölüyor insanlar; geri dönmemecesine gidiyorlar.
geri dönmüyorlar, dünyaya geri veriyorlar aldıklarını, mineral mineral
atom atom geri veriyorlar..
birtek yaşadıkları onlara kalıyor, bir pencereden bakarak son kez kendi hayatlarını izliyorlar.
sıkıntıdan patlayamadan.
hoş bir neden değil bu, uyduruk ama korku her şeyi yaptırıyor insana.
sıkılmaktan korkuyorum artık.


bugünkü dersimiz bitmiştir,
dağılabilirsiniz...