Salı, Temmuz 29, 2008

sandığından daha fazlayım dedi delikanlı.
aslında göründüğümden daha çok, daha çok.. diyecekken güzel kız sözünü kesti,
ama ben değilim dedi ben göründüğüm kadarım.
delikanlı sustu kaldı. her zaman ki gibi güdülerini dinlemekten utanmış, sıkılmış bir halde güzel kıza baktı. kızarmıştı gözleri, alerjiden. tam net seçemiyordu kızı. sahiden bu o muydu?
ona daha iyi görünmek için yapıyordu her şeyi; onun için erkenden uyanıyor, onun için çalışıyor, onun için okuyor hatta hatta onun için yaşıyordu. o yüzden göründüğümden çok demesi de anlaşılırdı. ama kız anlamıyordu. o güzel kız sadece delikanlının sadece kendisi gibi olmasını istiyordu. her iki anlamda da ama. yani hem delikanlı delikanlı gibi olacaktı hem de kıza benzeyecekti. olmuyordu ama, delikanlı kızdan 'farklıydı'. bu artık gözle görülür olmuştu. anlaşılır olmuştu ve kızın güzel gözüne giriyordu. teni farklıyı istemiyordu. kalbi istese de aklı reddediyordu. karmaşıktı kafası ama artık kız biliyordu. tek istediği mutsuz olmaktı. mutsuz olup, çevresindekilerin ilgisini çekmekti. ne alaka diyecek oldu delikanlı. o bakışı attı...
anlamıştı sanki kafasından geçenleri. kız dönüp delikanlının suratına; sen beni seviyorsun biliyorum, hem de olduğum gibi seviyorsun. ama ben ne kendimi olduğum gibi ne de seni olduğun gibi sevebiliyorum dedi. artık durmadan mutsuz olmak ve seni mutsuz etmek istemiyorum dedi akabinde delikanlı hayır diyemeden. benim seni yıkmam gerek, mutsuz olup kafama bir şey takmam gerek; biliyorsun huzurlu yaşayamıyorum. durmadan problem çıkarıyorum, ilişkimiz hakkında, senin hakkında. işte bu yüzden senin hayatın da -sen istesen de- olamam. o hayatı, o hayalleri paylaşamam. çünkü sonunda korkup kaçacağım, mutlu olmaktan. ya da başka problem yaratıp zehir edeceğim geleceği. hastayım işte, ilaçlara ihtiyacım var belki bilmiyorum. seni harcamayacak kadar çok seviyorum anla beni dedi kız.
delikanlı telefonu yere attı, üstünde zıpladı. bilgisayarı kırdı. kendini öldürmekle tehdit etti. önce anlamadı kızı. anlamak istemedi. hayellerinin söndüğüne inanmak istemedi. hayatın karardığına inanmadı. hoş zaten kararmamıştı. sadece kız hastaydı, ama hastalığı kendinde aramakla meşguldü. kız son kez çemkirdiğinde; anladı.

kız sustu. köşesine çekildi. son kez elvada dedi.
dedim.

Pazar, Temmuz 27, 2008

ne yazmam gerektiğini tam olarak bilmiyorum.
ne rahatlatır ki beni?
sevgi gösterileri mi? yalnızlık mı? arkadaşlar mı? kendim mi???
asla cevap veremiyorum.
çevreme baktığımda artık kimseye güvenmediğimi görüyorum. kimseyi sevmiyorum. en çok da kendimi. o kadar çok eleştiriyorum ki kendimi, ruh halim o kadar dolambaçlı ki, daralıyorum.
ağlamak istiyorum şimdi. daima istediğim gibi.

neden şikayet ettiğimi, neden üzgün olduğumu bile bilmiyorum.
o 'umut' denen illet yok artık harbiden bünyemde neyseki. gerçekten karamsarım artık. yani 'böle böle olacak yaaa, boşuna üzülüyorsun' diyen şahane iç sesim canımı sıkmıyor artık çünkü bir cinayete kurban verdim onu. evet verdim.

içimde durmadan başka birinin bana göstermesini beklediğim ilgiyle yaşıyorum. birilerinin beni düşünmesini bekliyorum. bekliyorum bekliyorum bekliyorum. sonra o insanlardan nefret ediyorum. surat asıyorum, küsüyorum. git burdan diye kovalıyorum onları. bana ilgi gösterenleri beni gerçekten sevenleri de. nerde kaldı dengem? yok evet,
artık yok.

sadece sıkıldım, daraldım kendimden. artık ne yazacağımı bile bilmiyorum. içimden çığlıklar yükseliyor ama boğuklar ne dediklerini anlamıyorum. yalnızca ve yalnızca eleştiriler var etrafımda. kendimden gelen, dostlarımdan gelen eleştiriler.
çünkü dostluk 'Laf koyabilme özgürlüğüdür!'
dolayısıyla alıngansanız yakın dostunuz olmaz, olamaz.
yalnız ve dışlanmış hissederken devamlı kendinizi gerçekten öyle oluverirsiniz.
yalnızım artık ve dışlandım. böyle hissediyorsam neden bu hisleri engellemek için kendimi ikna çabasına gireyim ki? öyle değilse ne değişir ki? böyle hissetmemi nasılsa engellemiyor, o yüzden uğraşmıyorum artık.

sadece unutmam gerek. onu ve o anıları unutmam gerek. beni daha fazla sevecek bir insan olmayacak düşüncesine alışmam gerek. kendime katlanmam gerek. hep yalnızdım , onunlayken de. bunu hatırlamam gerek. diğerleriyle de öyleydim ve bu benim suçum değildi, asla olmadı. kimsenin suçu yoktu ama işte yalnızlığımı değiştirmiyor böyle olması ya da olmaması.
sevmek, hoşlanmak, heyecanlamak istiyorum gene. yaşadığımı hissetmek istiyorum gene.
kısaca, duygularımın ölümünü sağlayanların aksine kendimle 'MUTLU' olabilmem gerek.
zorluyorum kendimi, kusuyorum işte fazlasını. ve bunları nasıl yazacağımı bilmiyorum.
kafam kadar karışık bi yazı oldu galiba ama kalbim kadar şahsi oldu....