Cuma, Kasım 10, 2006

kahve eşittir bağımlılık diye yazdı başlık olarak, neden yazdığını da gayet iyi biliyordu. kendine not olarak bırakmak istedi görünürde harflerden oluşan ama aslında 1 ve 0 lardan ibaret olan bu görüntüyü. ne büyük acı diye isyan ederken bulduğunda kendini hala; şaşırdı içinde barındırdığı öfkeye. öfke sanki uzun zamandır içinde sakladığı bir enerjiydi; birden ortaya anlamsızca çıkıveriyordu. aslında öfke de değildi şaşırdığı, duygularının hala varolmasına şaşırıyordu. yaşamaya devam ederken hala duygularının varolmasına inanamıyordu.
gerçekten hala acının bünyesinde barınıyor olmasından hoşnut muydu? hayır; hiç sanmıyor. mutlu olmak, sevinmek, hoplayıp zıplamak gerçekten taa derinden eğlendirmişti onu. eğlenmek zararsızdı; eğlenmek için kendinden bir şeyler vermeye başlamadan önce. saçma evet biliyor şu anda bunu. elinde varolanlar için sürekli başka şeyler daha vermek zorunluluğuna bir defa inanmıştı küçükken işte. küçükken, top oynarken; topuna sahip çıkmak için elmacık kemiklerinin kırılmasına izin vermek zorunda olması gibi. ya da burnu kanarken kimse kızmasın diye evde yatması gerekirken sokağa çıkması gibi.' evde kan lekeleri olmasın diye dışarda başının dönmesine aldırış etmemeye çalışmaktır; ev huzurunun devamı için kendinden bir şeyler vermek. kanınla huzuru bulmaya çalışmak.' diyor sürekli içinden ama artık inanmıyor bu yaptıklarına. çünkü sonuçta babasının annesini sevmesine; huzurlu bir biçimde yaşlamasına neden olmadı yaptıkları ya da topuna sahip çıkmaya. kendi acılarından başka hiçbir şey vermedi, biliyor artık bunu.

katılmak istemiyor artık. geçmişe takılıp kalmak istemiyor. geleceğe bakarken hayatını arkadaşları, ailesi ya da sevgilisi üzerine kurmak istemediğini de biliyor. gelecekte sadece kendi akıl yürütmelerine güvenmek, insanların söylediklerini umursamak istemiyor. insanları önemsemek istemiyor. biri ona çarptığında önemsemiyor artık mesela. o da onlara çarpıyor bir güzel. ama bu da geçecek zamanla artık çarpmayı istemeyecek. görüyor, önceden istiyor da bunları. zamana ihtiyacım var desede, sanırsa kendine yalan söylüyor.
çünkü bağımlı o;
kahveye.

yazarken rahatlıyormuş üstelik; kimsenin okumayacağını bildiği bir yerlere bir şeyler yazarken.
dünyadan koptuğunu hissettiği anlarda ağlayabiliyormuş, mutluluktan.
içmeye başladığında ancak kafası çalışabiliyormuş; okuduklarını anlayabiliyor, söylediklerini silebiliyormuş. söylediklerinin yazısıyım; kısacası onun yalancısıyım. kurgusuyum. fotografıyım, sayısal düzlemde sıralanmış şifresiyim.

ama kızıyor o dertliyken; sürekli dertlendiği insanların, kendi dertlerini anlatmalarına. sizi dinledim ya ben diyor durmadan, iki dakikada siz beni dinleyin!
ama atamıyor bu çığlığı, ve hayatının sığlılğını kabulleniveriyor.
kendikendinin kurbanı o, kendikendinin başarısı.
mutsuzluk o, mutluluğun kaynağı.

televiztyon ve bilgisayar başında geçirdiği her dakikaya yanarken
durmadan tembelliğe salmak istiyor kendini. neden ben de tembel olmayayım diğerleri gibi diyor?
oysa etiketini parlatmak için giriştiği bir aktivite bu. kendisi iki dakikanın hesabını yaparken daha mutlu hissederdi oysa. unutmak istedi çalışkanlığını; kendini adamışlığını. çünkü kendini birşeylere vermekte sonuçta bir şey getirmiyordu ona göre. ama şimdi anladı ki mutlu olmak bazı şeyleri yaparken; hayatta bir insanlayken ki mutluluğundan çok daha büyük. ölçüm yapamasada çok net; anladı işte.

hayatını bir şeye adamamak aslında daha güzel diye düşünsede o da her insan gibi bir şeylere yaramak istiyor. bir şeylerin parçası olmak. ve artık anladı ki; o bir insanın gelipgeçen duygularına bağlamak istemiyor kendisini. aşkın pırıltısında ölmek istemiyor.
bencilliği sevmiyor. kendini ise hiç. insanlardansa nefret ediyor.
aslında kendini tanımıyor;tanısa sevecek; düzelecek.
düzelmek mi istemiyor?
belkide kahveden kopamadığı gibi devamlı kendi kendiyle uğraşmaya bağımlı
bağımlı işte.

kahve eşittir bağımlılık
ve kedi köşeyi döner. karnıma zıplar. karyolamda örtüyle arama girer. otobüs döner gelir. kimse inmez. diye yazar. tam bileklerini kaserken. kimse yetişemez. kimse gelmez çünkü. otobüsler pahalıdır ya . paradır ya. ölür işte. yazdıklarını 0 ve 1 ler olarak kalıcağını bilerek, okunmayacağını bilerek ölür gider.
son