Salı, Nisan 17, 2007

kalan tüm kırıntılar için,
uçan karınca duası için,
aklına gelen tüm hikayeler için,
çivisi çıkan bütün muhabbetler için,
için için ağlamamak için,
seviyorum seni demek için,
yazmak için,
acı çekmek için,
kahkahayı sindirmek için,
kendimi yontmak için,
'oku oku' demek için,
'boş vakit mi var?' diyebilmek için,
'ah söyleyemediğim onca şey' için,
tek tek bakamadığım için,
kaybettiğim için,
bazen duygulandığım için,
hormonlarım olduğu için,
çoğu zaman antroposentrik olmadığım için,
kalbimi kaptırdığım için,
yaşadığım için,
hüznün alemini sevdiğim için,
rüya gördüğüm için,
hayal kurmayı sevdiğim için,
hayat kurmayı oynadığım ama asla başaramadığım için,
zayıflama hapları için,
ağlayan çocuklara sinir olduğum için,
eleştiriselleştiremediğim için,
sanatlaşamadığım için,
çamaşır, bulaşık, ev işi için,
sözlerini bilmediğim onca şarkı için,
için için için için
işte geldiğim için.
bazen dünya üzerine gelirdi
durmadan düşeceğini zannederdi.
sonra televizyonun kırmızı düğmesine basardı
anlardı aslında.
unuturdu devamlı ama
anlatacak kimsesi kalmadığında
belkide fark edecekti
dırdır etmeninin boşunalığını.
ama şimdi anlayamazdı;
hayatını kurtarması, ne olacağına karar vermesi, bir iş bulması, elektrik faturasına sahip olması, yatağına uzandığında yarında böle yaparım diyebilmesi ve yarın bu planının değişmemesi gerekiyordu.
sanki ihtiyacı vardı
varmış gibi yapmak aslında zarar vericiydi.
sahip olmak gibi, sahip olmaya çalışmak gibi
gibigibigibigibi
dibi yok miki?

sabah kalktığında havanın değişkenliği gibi değişik biri olmak istemiyordu,
karar verebilmekti amacı
ama aslında onu bile istemiyordu
kaçmak,kaybolmaktı tek arzusu
onunla beraber; o 'her şeyi' ile beraber
tam şimdi kaybolma zamanı. şimdi şu anda...


gidelim buralardan dayanamıyorum
gidelim buralardan kaçamıyorummm.. (nazan ablaya saygılarla)