Salı, Kasım 15, 2011

Eskiden sevgi saygı diye bir oyun vardı.
İnsanlara bakardık, sevgisi on üzerinden kaç, saygısı on üzerinden kaç onu hesaplardık.
Güzel günlerdi.
Kendimi sevgi dolu hissettiğim günlerdi.
Severdim insanları.
Çok çok zamanım varmış gibi otururdum, sigaramı derin derin içer, biramı hızlı hızlı yudumlardım. Hep sarhoş olsam da sonunda, aslında amacım sarhoş olmak olmazdı.

Sonra, hayatımın çeşitli kısımlarına
sıçıldı.
ya da ben hep öyle hissettim.
Bilmiyorum.
Sevemiyorum artık kimseyi, aşık olmak zaten hayal... ama işte artık nefrette ediyorum çoğundan.

Tatile ihtiyacım var benim, şöyle geniş, huzurlu, işin gücün olmadığı bir mekanda
beynimden uzak bir alanda
dinlenmek istiyorum

belki terbiyesizce
belki de değil
bilmiyorum.
ama çarpıtılmış egolarımızın gazabında kalbimi harcadıktan sonra
beynimi tüketen tüketim normlarına bu kadar açıkken
ya sonunda kendimi
iphone ya da ipad alırken göreceğim. ya da ...
neden?
çünkü alışveriş yapmak nedense insanlara 'mutluluk' veriyor.
ben de o alma, sahip olma, nesnelerin terkedemezliği ve elbette bireyselleşmenin ruhumu ele geçirmesini seviyorum
bu aynı saiden e dokunmak gibi.
Işık kavur beni!
İçimdeki bu arzu, sanki tüm boşluklarımı dolduracak gibi bana gülümsüyor.

sanki aldığım her ayakkabı beni yaşama bağlıyor.
sanki aldığım her mont beni sevgiyle kuşatıyor.
sanki aldığım her çanta beni uzaklara, hayallerime eriştiriyor.

Kepazelik.
Ama o kadar çaresiz, o kadar kırılgan, o kadar sevgisiz yaratıklarız ki
artık nesnelere kendimizi zorla sevdiriyoruz.
Düşün bir kere
Sahiplik ne kadar da içimize işlemiş
işin tuhafı:
hem sahip hem köle oluveriyoruz farkına varmadan. alıyoruz, aldıkça yenilerini almak istiyoruz. hayatımızın bilmem kaç saatini para için satıyoruz sonra o parayla sevgi arıyoruz. ne tuhaf. ne kepazelik.

Oysa, içimizde sevgi yok. Karşılıksız bir şeyler yapma dürtüsü egonun içine karışmış yozluk gibi, kuşatıyor her yeri.
Sevdiğin için yaptıkların sonradan sana batıyor. neden ben yapıyorum ki oluyor!
Sinirleniyorsun, yeşil, mavi, kırmızı haplar geliyor sinirin yerine.
duygular köreliyor, alım satım hızlanıyor.

Şanslıysan haplar yerine alkol, sigara, ot, kokain, eroin geliyor.
Alım satım kısa, acısız ve ölümcül oluyor.
İşin tuhafı gene kendini satman gerekiyor.

Onurunla ve gururunla sevince bir insanı
sevgi olmuyor adı
Onursuzca bencilce sevdirince kendini
sevgi olamıyor bir türlü adı
Yetmiyor, yetemiyor.
Bitiyor, köreliyor, dağılıyor.

Kafam o kadar karışık ki son zamanlarda hiçbir şey yapamıyorum.
iş ve ev arasında gidip geliyorum ama
ne yapıyorum gerçekten bilmiyorum.
hedeflerim var, hayallerim var.
bazen görevler çok ağır geliyor.

Boşlukta yankılanan yalnız sesim duvarlarıma çarpıyor,
kayboluyor,
geri döndüklerinde ya ben çok değişmiş oluyorum ya da hep aynı kalıyorum.
ama evet insanlardan nefret ediyorum.