Cumartesi, Şubat 13, 2010

uzun zaman sonra ilk defa bir akşam dışarı çıktığımda eğlendim.
sildim tüm eksileri kafamdan;
eğlenicem herkese rağmen dedim_kafamdaki herkes_

tabii bazı insanların varolması, davranış biçimleride etkili oldu bunda. mutluydum.

içtim eğlendim mutlu oldum içimden dans etmek bile geldi yahu... ve utanmadım, engellemedim kendimi. öle yaşadım...
bilmiyorum belki sabahtan zelişle konuşmuş olmak etkili oldu. rahatladım; devamlı kötü biriyim lan ben baskım gücünü yitirdi, serbest kaldım. içimde şimdi belki birini sevmenin verdiği umutta var. onun beni sevmesini isteyebilmenin rahatlığı. kimseyi dinlemicem bu sefer galiba; belki ilahlaştırdığım biri daha olcak hayatımda ama ona söylemeyeceğim. ondan hoşlandığımı söylemeyeceğim. içimde dolup taşsın istiyorum bu duygu. umutlanayım istiyorum. biraz oynayayım istiyorum bu oyunda...

şimdi arkama yaslanmış bu yazılarında internet çöplüğünde nasıl kaybolucağını, aslında nasılda bir anlamı olmadığını düşünüyorum. içimdekileri birşeyle paylaşma isteğimi, nereye yönlendireceğimi bilemeyişim içimi eziyor. insan, doğa, sanal alem hepsini deniyorum, denedikçe aslında sadece bir kişiye ulaşabilmeyi umduğumu görüyorum. bunların hepsi geçici bir heves gibi geliyor. 'şovalye' 'prens' 'romeo' 'anakin' ve milyonlarca filmde geçen romantik aşık adamlar veya kadınlar. hepsi onların yalanları yüzünden oluyor. ben bana yetemiyorum. evet 'yalnızlık Allah'a mahsus'. kabullendikten sonra bunu neye nasıl ne kadar bağlanmalı? benliği ve getirdiği becilliği ile beraber insanlar ne kadar birbirlerinin? bu sahiplenme ihtiyacı ne zaman donar? tüm destanlar, hikayeler bu çabaya dayanmıyor mu? insanlar bu umuda takılmış değil mi?

ne çok soru soruyorum. insan ihtiyacını kısıtlamayı bilmeli evet, ama varolmadığını kabul etmeye çalışmamalı. uğraşıp devamlı başaramadığım bu. hormonlarım var benim, ve olabilecek en üst düzeyde çalışmaya devam ediyorlar; doğam bu; ben buyum.
seviyorum mesela şimdi; söylemicem yüzüne karşı, çapraz yataklarda uyuyabilmek yeterli bana şu sıra. yetmese de kısıtlamayı bileceğim.. bazen teraziler işe yarar; evetleri hayırları ayrı taraflara koyduğum da şu anda hayırlar ağır geliyor bana. bence. doğamı engelleyemem, seviyorum. yokmuş gibi yapamam.

paylaşmayı istediğim bu duyguları, paylaşmak istemiyorum aslında diyip söküp atamıyorum benliğimden de işte. paylaşma isteğimi yok edemiyorum. kısıtlıyorum; sanallık en yakın arkadaşım şimdi. belki sonra daha fazlası...

insan başka bir insanın dudaklarının arasından çıkacak iki kelimeyle ne kadar da mutlu olabilir. bu işte, bence bu; mucizevi...

1 yorum:

Unknown dedi ki...

o dizilerdeki, filmlerdekiler...işte onlar hey yalan; külliyen yalan...
mükemmel ask da yok;mükemmel asık da...

yelkenleri suya indirmissin, ee bahar da geliyor "havada ask kokusu vaar" democaan