Pazartesi, Kasım 10, 2008

ivmeyle başlıyor her şey,
enerjin ivme yapıyor içinde,
koşmak istiyorsun, bağırmak istiyorsun, gülmek istiyorsun durmadan.
sonra aynı hızla terk ediyor seni enerji.
sonra bakıyorsun dışarıdan kendine.
sadece 'kafam karışık yaaa' diyorsun. 'ne yapacağımı bilmiyorum'.
ama hala kafanda bir soru: Neden bu kadar heyecanlandım ki?

cevabı hislerinde gizli. ilerleme ve mutluluğa ulaşma amacında..
onlar seni sürüklüyor ve eğer karşına bir dostun çıkıpta: ama üzüledebilirsin demedikçe anlamıyorsun bunu.
anladığında işte enerjin bitiveriyor. bu çok karmaşık bir şey değil aslında. bireysel ilerlemeni kampçılayan her insanı hayatında tutmak istiyorsun. ve işin tuhaf tarafı o insan içinde aynı anlama gelmek istiyorsun. ve garantisi olmayan durum da bu. ya o beni aynı yere koymazsa sıkıntısı. bu yalnızlığını arttıracak sadece, hatta belki dişinle tırnağınla kurduğun 'bireysel ilerleme!' ütopyanı yıkacak. sıkılacaksın, yok kimse diyeceksin, ne anlamı var diyeceksin. ve başladığın yerden fersah fersah geride bulacaksın kendini. çünkü beyninde kurduğun, varolmasını istediğin garantiler var. tam anlamıyla garanti bunlar. hem sevgi için, hem kırılmamak için, hem ilerlemek için, hem doğal olmak için, hem de kendin için. ama işte bunları tek bir insana bağladığında 2 şansın var. ya evet, ya hayır. ve evet kısmı çoğu zaman şüphelidir.

heyecan hissetmek, ve evet sadece bir şeyler hissedip devamlı gülümsemek çok güzel. ama kaptırmamak gerek, bir insana bağlamamak gerek her şeyi. yoksa dağılırsın. parçalanırsın. darmadağın olursun. ve bu bir insanın sana 'hayır' demesinden daha çok zarar verir bünyeye.

kendime anlatmaya çalıştığım durumda bu. 'evet lan bu o galiba!' tümleci o kadar bozuk ki aslında. hisselerin bir o kadar gerçekken bu tümcelerle durumu, olayı harcamak çok saçma. ve ben devamlı bunu yapıyorum. durduğum yerden gerilere itiyorum kendimi. o olsun çünkü ben yalnızım demeye bile başlıyorum. ve işte tam o noktada hislerin de bir anlamı kalmıyor. tükeniyor.

beklemenin dayanılmaz çekiciliği. olmasını istemenin o dayanılmaz arzusu. ama bu olmadığında da kalıpları yıkmamayı başarmak. işte ancak o zaman özgür olacağım.
çünkü özgür olmak istiyorum...

2 yorum:

Unknown dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Unknown dedi ki...

I am back...
ne kadar olmus yaw, bloga girmeyeli, sans eseri dur bi gireyim dedim de,seneler geçmiş hakkaten,ama sen durmamıssın yazmıssın, güya bana yazar olucak derlerdi;sen olmussun...

Demetcim bu evren üzerinde kimse senin kadar kendiyle ugrasmamıstır bence, sen gerek kişisel gelişimin adına gerek dostluk adına hep güzel adımlar attın, ben milyonlarca yıllık arkadasın olarak diyebilirim ki, bunlar hiç karşılıksız kalmadi, hiç değilse bizim çevremizdeki her kes de seni öyle gördüm...

şimdi de daha pragmatist ve functionalist acılardan bakıyorsun dostluga, senin bireysel gelişimine katkı sağlamayacak kim varsa, hiç diilse ortak cevremizde, silip atıverdin;iyi mi ettin kötü mü ettin onu da bilemiycem,ama ben bunu beceremedim; sana daha önce de dediğim gibi ben baska şeylere de dem vurdu, ve coğu functional olmayan dostlukları sürdürdüm, belkide irrational tarafım da bu benim...

Canım benim, sen uzun bi mecra gibisin, sohbetlerimizde içime döndüğüm,kendiği gördüm insansın, ve çok değerlisin bunu unutma olur mu?